Bugun...



Sahife-i Seccadiye'de İnanç İlkeleri ve İlahi Maariflerin Açıklanması

İmam Zeynelabidin (a.s) döneminde, İslam toplumunun dini temellerin ve insan davranışının esaslarının açıklanması ve hükümetin temeli konusunda kapsamlı ve tam bir teoriye ihtiyacı vardı.

facebook-paylas
Tarih: 06-05-2024 16:55

Sahife-i Seccadiye'de İnanç İlkeleri ve İlahi Maariflerin Açıklanması

Bismillahirrahmanirrahim

İmam Zeynelabidin (a.s) döneminde, İslam toplumu dini temellerin ve insan davranışının esaslarının açıklanması ve hükümetin temeli konusunda kapsamlı ve tam bir teoriye ihtiyaç duyuyordu. Bir hukuk risalesi ve vaazlar biçiminde olan “Sahife-i Seccadiye” bu ihtiyaca cevap veren bir yapıya sahipti. Sahife-i Seccadiye, insanın mutluluğu için gereken her şeyin bulunduğu bir insan bilimleri ansiklopedisi gibidir.

 

İnanç ilkeleri, dini hükümler, tevhit ve irfan bilgileri, ahlaki konular, toplumsal ve siyasi meseleler bunlar arasındadır. Burada, İslam'ın inanç ilkeleri gibi en önemli bilgilerden biri vurgulanmaktadır.

 

Sahife-i Seccadiye'de İnanç İlkeleri

Halifeler ve Emevi hükümdarlarının fethettikleri topraklar, çeşitli milletlerin İslam topraklarına göç etmesi için bir zemin sağladı. Farklı düşünceler ve inançlar, bu yolla İslam dünyasına girdi. Diğer yandan münafıklar, kişisel çıkarları için Müslüman olduklarını iddia ederek, huzursuzluk çıkarıp, sapkın düşünceleri ve değişik şüpheleri yaymaya başladılar.

 

Emevi hükümdarları, bazı bu düşüncelerin ve inançların kendi zalimane eylemlerini desteklediğini fark ettiğinden, bu düşüncelerin İslam toplumu içinde yayılmasını teşvik ettiler. Bu durum, İslam toplumunun Ehli Beyt'ten (a.s) uzaklaşmaları sebebiyle, dini maarif ve inançlar açısından fikri olarak çöküş ve düşüş yaşamasına neden oldu. Masum İmamlar (a.s), İslam toplumunu yönlendirmek için ağır bir misyonu üstlendikleri halde, bu fikirsel düşüş karşısında sessiz kalmadılar ve her biri, koşullar ve hüküm süren ortama göre, ilahi misyonlarına uygun olarak hareket ettiler.

 

İmam Zeynelabidin (a.s) da kendi dönemindeki sapkın düşüncelerle mücadele etmek için İslam'ın asil düşüncesini açıklamaya odaklandı ve dualar kalıbında İslam'ın inanç ilkelerini doğru bir şekilde tanıttı. [1]

 

Tevhit ve Allah’ı Tanımak

İmam Zeynelabidin (a.s), Sahife-i Seccadiye'de hakikati arayanlar insanlara ve kendi takipçilerine, en yüce tevhit maariflerini dua kalıbında sunuyor. Bu dualarda, mutlak ilahi varlığın, mahlukata herhangi bir benzerlikten uzak olduğunu; her türlü kusur ve noksandan arınmış ve mükemmel olduğunu ifade eder. Bu dualardan bazı örnekler şunlardır:

İmam (a.s) Arefe duasında şöyle buyuruyor:

اللّهم لک الحمد بدیع السموات و الارض، ذا الجلال و الاکرام، رب الارباب، و اله کل مالوه و خالق کل مخلوق و وارث کل شیء، لیس کمثله شیء، و لا یعزب عنه علم شیء و هو بکل شیء محیط و هو علی کل شیء رقیب. انت الله لا اله الا انت، الاحد المتوحد الفرد المنفرد …

“Allah'ım! Hamd senindir, ey gökleri ve geri yaratan; ululuk ve ikram sahibi; rablerin Rabbi; her tapılanın Tanrısı; her yaratılanın yaratıcısı ve her şeyin varisi! "Hiçbir şey onun gibi değildir" (Şûra, 11); hiçbir şeyin bilgisi ona gizli kalmaz; o her şeyi kuşatmış, her şey üzerinde gözeticidir. Sensin Allah; senden başka ilâh yok. Teksin, benzerin yok; birsin, eşin yok…”

و انت الله لا اله الا انت الذی انشأت الاشیاء من غیر سنخ و صوّرت ما صوّرت من غیر مثقال و ابتدعت المبتدعات لا الحتذاء، انت الذی قدرت کل شیء تقدیرا و یسرت کل شیء تیسیرا و دبرت ما دونک تدبیرا …

“Sensin Allah; senden başka ilâh yok. Nesneleri, kökleri olmadan yarattın; şekillendirdiklerini, örneksiz şekillendirdin; var ettiklerini, birini taklit etmeden var ettin. Sensin ki, her şeyi belli bir ölçüyle yarattın; her şeyi ondan istenilen iş için hazırladın ve dışındaki her şeyi belli bir düzene soktun…”

أَنْتَ الَّذِی لَمْ یُعِنْکَ عَلَى خَلْقِکَ شَرِیکٌ ، وَ لَمْ یُوَازِرْکَ فِی أَمْرِکَ وَزِیرٌ ، وَ لَمْ یَکُنْ لَکَ مُشَاهِدٌ وَ لَا نَظِیرٌ…

“Sensin ki, yaratmanda kimse sana yardım etmedi; işinde kimseye danışmadın; ne gözlemcin, ne benzerin olmamıştır…”

أَنْتَ الَّذِی لَا یَحْوِیکَ مَکَانٌ ، وَ لَمْ یَقُمْ لِسُلْطَانِکَ سُلْطَانٌ ، وَ لَمْ یُعْیِکَ بُرْهَانٌ وَ لَا بَیَانٌ…

“Sensin ki, hiçbir mekân seni içine alamaz; saltanatın karşısında hiçbir sultan dayanamaz ve hiçbir kanıt ve açıklama seni susturamaz…”

 أَنْتَ الَّذِی قَصُرَتِ الْأَوْهَامُ عَنْ ذَاتِیَّتِکَ ، وَ عَجَزَتِ الْأَفْهَامُ عَنْ کَیْفِیَّتِکَ ، وَ لَمْ تُدْرِکِ الْأَبْصَارُ مَوْضِعَ أَیْنِیَّتِکَ… سُبْحَانَکَ لَا تُحَسُّ وَ لَا تُجَسُّ وَ لَا تُمَسُّ … »

“Sensin ki, benliğin tahayyüllere sığmaz; düşünceler niteliğini derk edemez ve gözler bulunduğun yeri göremez… Münezzehsin sen! Sezilmez, duyulmaz, dokunulmazsın…” [2]

 

Hazret, Sahife-i Seccadiye'nin on ikinci duasında şöyle buyuruyor:

إِنَّکَ الْوَاحِدُ الْأَحَدُ الصَّمَدُ، الَّذِی لَمْ تَلِدْ وَ لَمْ تُولَدْ وَ لَمْ یَکُنْ لَکَ کُفُواً أَحَدٌ

“Hiç kuşkusuz, sen; birsin, teksin, samedsin (herkes sana muhtaçtır, senin kimseye ihtiyacın yoktur), doğurmamışsın, doğmamışsın ve kimse senin dengin olmamıştır”. [3]

 

Sahife-i Seccadiye’de Adalet

İmam Zeynelabidin (a.s), dualarında, kısa ama derin ve içerik dolu cümlelerle, Şia inancının ikincisi olan “Adaleti” şöyle tanımlarlar:

و قَد عَلِمتُ أنَّهُ لَیسَ فی حُکمِکَ ظُلمٌ، و لا فی نَقمَتِکَ عَجَلَهٌ، و إنّما یَعجَلُ مَن یَخافُ الفَوتَ، و إنَّما یَحتاجُ إلَى الظُّلمِ الضَّعیفُ، و قَد تَعالَیتَ یا إلهی عَن ذلکَ عُلُوّا کَبیرا

“(Allah’ım!) Biliyorum ki, senin hükmünde zulüm olmaz, öç almakta acele etmezsin. Çünkü, ancak elinden çıkacağından korkan, acele eder; güçsüz olan, zulme ihtiyaç duyar. Sen ise, ey Tanrım, bundan çok çok yücesin.” [4]

 

Ve şöyle buyuruyor:

اللَّهُمَّ إِنْ تَشَأْ تَعْفُ عَنَّا فَبِفَضْلِکَ، وَ إِنْ تَشَأْ تُعَذِّبْنَا فَبِعَدْلِکَ

“Allah'ım! Dilersen, lütfunla bizi affedersin; dilersen, adaletinle bize azap edersin”. [5]

 

Yine on üçüncü duada şöyle buyuruyor:

وَ احْمِلْنِی بِکَرَمِکَ عَلَى التَّفَضُّلِ، وَ لَا تَحْمِلْنِی بِعَدْلِکَ عَلَى الِاسْتِحْقَاقِ

“Ve bana, hak kazanma esasına dayanan adaletinle değil, lütuf ve ihsana dayalı kereminle muamele et”. [6]

 

Nübüvvet

İmam Zeynelabidin’in (a.s) dualarında sıkça kullandığı ifadelerden biri "Muhammed ve Ali Muhammed'e salat olsun" şeklindedir. Bu ifade, o hazretin bu konuya vermiş olduğu özel inayet ve önemi belirtmektedir.

 

Buna ilave olarak İmam Zeynelabidin (a.s) dualarında Nübüvvet ve İmameti, Allah’ın vahdaniyetini itiraf etmenin yanında tasdik ederek, Hz. Peygamber (s.a.a) ve İmam Ali'nin (a.s) makamını yakınlaşma vesilesi olarak karar vermesini Allah’tan istiyor. Öyle ki Kurban Bayramı günü duası ve Cuma günü duasında şöyle buyuruyor:

اللَّهُمَّ وَ اجْعَلْنِی مِنْ أَهْلِ التَّوْحِیدِ وَ الْإِیمَانِ بِکَ، وَ التَّصْدِیقِ بِرَسُولِکَ، وَ الْأَئِمَّهِ الَّذِینَ حَتَمْتَ طَاعَتَهُمْ مِمَّنْ یَجْرِی ذَلِکَ بِهِ وَ عَلَى یَدَیْهِ

“Allah'ım! Beni tevhit ehlinden, sana inanan, Resulünü ve itaatlerini farz ettiğin İmamları doğrulayan, bunu uygulamaya geçiren kimselerden eyle”. [7]

 

Ve Sahife-i Seccadiye'nin kırk dokuzuncu duasında şöyle buyuruyor:

اللَّهُمَّ فَإِنِّی أَتَقَرَّبُ إِلَیْکَ بِالْمُحَمَّدِیَّهِ الرَّفِیعَهِ، وَ الْعَلَوِیَّهِ الْبَیْضَاءِ، وَ أَتَوَجَّهُ إِلَیْکَ بِهِمَا أَنْ تُعِیذَنِی مِنْ شَرِّ کَذَا وَ کَذَا

“Allah'ım! Ben, Muhammed'in yüce hakikatini ve Ali'nin parlak gerçekliğini vesile edinerek sana yakınlık arıyorum; onları vasıta ederek sana yöneliyorum ve şunun şunun şerrinden beni korumanı istiyorum”. [8]

 

İmamet

İmamet, Şiaların inançlarının temel taşlarından biridir ve İslam Peygamber’inin (s.a.a) vefatından sonra ihmal edilmiştir. Bu nedenle, bu makamın ve bu makamın asıl sahiplerinin tanıtılması, İmamların (a.s) önemli faaliyetlerinden biri olmuştur. İmamlar, uygun bir fırsat bulduklarında “İmamet” meselesini açıklar ve bu makama layık olduklarını gösterirlerdi.

 

İmam Zeynelabidin’in (a.s) kendi imamet dönemindeki önemli görevlerinden biri, gerçek öğretmenler ve İmamet makamının sahiplerini tanıtmaktı. Böylece insanlar hak olan İmamı tanıyarak batıl ve zalim önderlerin yanında yer almazlardı. İmam Zeynelabidin (a.s) dualarında defalarca “İmamet” kavramını açıklamış ve onu tefsir ederek beyan etmiştir.

 

Sahife-i Seccadiye'deki Arefe günü duasında şöyle buyuruyor: “Rabbim! Onun tertemiz Ehl-i Beytine de (ayrıca) salât eyle. Onlar ki, işin (insanları doğru yola hidayet etmek) için onları seçtin; onları ilminin bekçileri, dinin koruyucuları, yeryüzündeki halifelerin ve kullarının üzerindeki hüccetlerin kıldın. İradenle onları pislik ve kirden tam anlamıyla temizledin. Onları, sana ileten vesile, cennetine götüren yol kıldın”.

 

Başka bir bölümde şöyle buyuruyor: “Allah'ım! Sen her zamanda dinini, kulların için hakkın bayrağı ve şehirlerde hidayet ışığı olarak diktiğin bir imamla güçlendirmişsin. Onun ipini kendi ipine bağlamış; onu, hoşnutluğuna ulaşma vesilesi kılmış; ona itaati farz etmiş; ona karşı gelmekten sakındırmış;…”

“Onunla Kitabını, sınırlarını, yasalarını ve Resulünün –salâvatın ona ve Âline olsun Allah'ım– sünnetlerini ayakta tut; dininin zalimlerce öldürülen nişanelerini dirilt; yolundaki zulüm paslarını, zorlukları gider;… Bizi sözünü dinleyip itaat edenlerden, hoşnutluğunu kazanmaya çalışanlardan,… kıl.” [9]

 

İmam (a.s) söylenen dua bu iki kısmında, kendisini Allah tarafından tayin edilmiş bir hükümdar olarak tanımlar. Allah'ın emrine itaat etmek ve dinin korunması ve desteklenmesi görevini üstlenmiştir. Bu yorumlar açıkça, yönetim ve İmamet makamını, yani insanların dini ve dünyevi işlerinin yürütülmesini ifade etmektedir.

 

İmam Zeynelabidin’in (a.s) Cuma ve Kurban Bayramı dualarında şöyle buyuruyor: “Allah'ım! Bu makam (bayram ve cuma namazı kıldırma makamı), senin halifelerin ve seçkin kullarına aittir. Emin kullarına özgü kıldığın bu yüksek makamı, zorla onların elinden aldılar”. [10]

 

Bu duada, İmam (a.s) açıkça, İslam toplumunun liderliği ve imamet meselesine ki, peygamberin soyuna ayrılmış olan ve Emevi hükümdarları tarafından gasp edilen bir konu olarak değinir ve böylece Emevi yönetiminin meşruiyetini reddeder.

 

Sahife-i Seccadiye’de Mead

Mead ve başka bir alemin varlığı ki, iman eden ve iyi amel işleyenlerin mükafatlandırılması, kafirlerin ve zalimlerin ise cezalandırılması, İmam Zeynelabidin’in (a.s) Sahife-i Seccadiye’deki dualarında özel vurgu yaptığı konulardandır.

 

Öyle ki on ikinci duada şöyle buyuruyor:

و اطمانت بالرجوع الی رب الارباب انفسهم و تیقنت بالفوز و الفلاح ارواحهم

"Ve ruhlarının Rablerine geri dönmesi ve kurtuluşlarına dair kesin bir inançla güçlenmiş olduğudur” [11]

Sahife-i Seccadiye’nin on dördüncü duasında şöyle buyuruyor:

اللَّهُمَّ وَ إِنْ کَانَتِ الْخِیَرَهُ لِی عِنْدَکَ فِی تَأْخِیرِ الْأَخْذِ لِی وَ تَرْکِ الِانْتِقَامِ مِمَّنْ ظَلَمَنِی إِلَى یَوْمِ الْفَصْلِ وَ مَجْمَعِ الْخَصْمِ فَصَلِّ عَلَى مُحَمَّدٍ وَ آلِهِ ، وَ أَیِّدْنِی مِنْکَ بِنِیَّهٍ صَادِقَهٍ وَ صَبْرٍ دَائِمٍ

“Allah'ım! Şayet bana zulmeden adamdan hakkımı ve intikamımı almayı, hasımların bir araya getirilip aralarında kesin hüküm verileceği güne (kıyamete) ertelemeyi benim için seçmiş isen, o zaman Muhammed ve Âline salât eyle ve samimî bir azim ve sürekli bir sabırla bana yardım et”. [12]

İmam (a.s) Mekarimu’l-Ahlak duasında şöyle buyuruyor:

و هب لی امن یوم المعاد

“Dönüş (kıyamet) gününün emniyetini bana ihsan et”. [13]

 

----------

[1]- Seyyid Alihan Hüseyni Hasan Şirazi, Riyazu’s-Salikin.

[2]- Sahife-i Seccadiye, Dua-47.

[3]- Sahife-i Seccadiye, Dua-47.

[4]- Sahife-i Seccadiye, Dua-48.

[5]- Sahife-i Seccadiye, Dua-10.

[6]- Sahife-i Seccadiye, Dua-13.

[7]- Sahife-i Seccadiye, Dua-48.

[8]- Sahife-i Seccadiye, Dua-49.

[9]- Sahife-i Seccadiye, Dua-47.

[10]- Sahife-i Seccadiye, Dua-48.

[11]- Sahife-i Seccadiye, Dua-12.

[12]- Sahife-i Seccadiye, Dua-14.

[13]- Sahife-i Seccadiye, Dua-20.             




Bu haber 732 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER NURANİ SÖZLER Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ
HAVA DURUMU
İLAN PANOSU

Web sitemize nasıl ulaştınız?


NAMAZ VAKİTLERİ
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI